Son günlerin en popüler konularından biri anlaşılan
kimi devlet dairelerinin başından “T.C.” ibaresinin kaldırılması olmuş. Aslında
güncel polemikler hakkında yazmak istemem; ama her şey fazlasıyla sinir bozucu
hale geldi. CHP Bursa Gençlik Kolları’nın “Direndik Kazandık!” ifadesi yapılan
bunca boş konuşma beni bir şeyler söylemeye itti.
Şu an Türkiye’de olmadığım için ve haber siteleri
bilgi vermekten özellikle imtina ettikleri için ayrıntılardan haberdar değilim.
Anlaşılan hükümet kimi devlet dairelerinden “T.C.” ibaresini kaldırınca büyük
bir çoğunluk vatanın elden gittiğine karar vermiş, tıpkı başı kapalı kız
öğrenciler okula gidince şeriatın gelmesi, kış sert geçince komünizmin gelmesi,
ülkedeki azınlıklara insanca yaşama imkânı verilirse ülkenin bölüneceği gibi. Gerçekten
Türkiye’de şu an direnmemiz gereken mesele bu mudur? T.C. ibaresinin devlet
dairelerinde olup olmaması ülke sorunlarının başında mı gelmektedir, gerçekten
bir tartışma konusu hale nasıl gelebilir?
Politik görüşlerin temeli zaten öncelik verilen
konulardır, yoksa ülke gerçekleri politik görüşlerle değişmez; peki CHP gibi
ülke nüfusunda büyük bir çoğunluğa hitap eden bir partinin bu dönemdeki birinci
önceliği devlet dairelerindeki T.C. ibaresi mi olmalı? Şimdi CHP’nin
önceliklerini anlamak için akla gelebilecek ilk kaynaklardan seçim bildirgesine
bakalım. Daha ilk cümlede partinin tanımı yapılırken “sosyal demokrat” olduğu
belirtilmiş; CHP’nin hangi sosyal demokratik değerler için böylesine
savaştığını böyle büyük kampanya yaptığını hatırlıyorsunuz yakın zamanda? “CHP
özgürlükçüdür”; denmiş kendi tutuklu sempatizanlarına arka çıkmak dışında CHP’nin
hangi hak ve hürriyet için mücadele ettiğini gördünüz? Bu liste daha uzar gider ve CHP büyük
ihtimalle bu grubun tamamını temsil etmiyor.
Ülke gerçeklerine geldiğimiz zaman birçok öncelikli
konu sayılabilir daha bugün Emek Sineması’nın yıkımının durdurulması için
yapılan gösteridekilere “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu”na muhalefetten
dava açıldığı haberini gördüm. Burada önemli olan sinemanın yıkılmasından çok
artık böyle bir konuda bile kişilerin ifade hürriyetlerinin kısıtlanmaya
çalışılmasıdır. İfade hürriyeti ile ilgili niye kimse bu kadar direnmiyor ve
kazanmıyoruz? Bu şekilde tek bir konuda
yoğun kamuoyu baskısı yaparak bir şeyleri değiştirme gücü var ise bu sadece
tabeladaki iki harfe bile duyarlı olan insanlar neden başka konulara karşı
böylesine duyarsızlar?
Ülkedeki tek sorun tabii ki de ifade hürriyeti
değil; ancak toplum kaynaklı sorunların protestolarla önlenmeyeceği belli;
ancak devlet kaynaklı hallerde madem bu baskıyla bir şeyler elde edilebiliyorsa
bu duyarlı insanlarımız ifade hürriyeti ile ilgili ne yapmakta? Yine bu duyarlı vatandaşlar başı kapalı olduğu
için okuluna gidemeyen kız öğrenciler için, sırf etek boyu yüzünden işinden
olan hâkime için, sürekli ölüm haberleri geldiğinden artık önemli haber konusu bile
olamayan tersane işçileri için ve buraya sığdırılamayacak nice konu için bu
duyarlı insanlar ne yaptılar?
Bir tabelada T.C. ibaresinin olması yahut olmaması
bu ülkeye hiçbir şey kazandırmaz ya da kaybettirmez. Sadece tabeladaki iki harf
için bu kadar yaygara koparan insanlar aynı önemi gerçekten bu ülkeye bir
şeyler kazandırabilecek konulara neden vermiyor? “T.C.” ibaresi geri geldi ve
ne değişti; Çin’deki fabrikalar misali atölyenin içindeki koğuşlarda kalıp
uyurken bile o kumu ciğerlerine çeken ve daha biriktirmek için uğraştığı
paranın yarısını kazanamadan ölen kot taşlama işçileri artık yok mu? Artık
sokakta en soğuk kış gecelerinde bile çakmak, mendil satmaya zorlanan çocuklar
yok mu? Bu ülkeye hiçbir artısı eksisi olmayan bir konunun bu kadar uzun süre
gündemde olması, bunun için kimi insanlar tarafından “mücadele” verilmiş olması
Türk siyasi hayatı için çok büyük kayıptır.
Üstte siyasi görüşlerin farkının ülkeyle ilgili öncelik
verdikleri konulardan kaynaklandığını belirtmiştim; lakin bu “T.C.” konusuyla
ilgili “mücadele” verdiklerini söyleyen insanların herhangi bir siyasi görüşü
olamaz; çünkü bu hiçbir şekilde bir memleket meselesi değildir. Manipule
edilmiş bir güruhtan fazlasını oluşturamaz, keşke yanılsam; çünkü gerçek
eşitlik, hürriyet sade ve sadece kamuoyuyla vatandaşlarla mümkün olduğuna
inanıyorum. “T.C.”ye gelene kadar daha neler var demiyorum; “T.C.”ye gelmenin
konuşulmasının bile ne kadar mantıksız olduğunu; bunun hiçbir siyasi tartışmaya
konu olmaması gerektiğini söylüyorum.
Eğer mücadele ettiyseler neyi savundular ve neye
karşı savundular? “T.C.” ibaresi ile hangi değer korundu? Ortada bir mücadele
olmadığı gibi bir galibiyet de yoktur. Sadece bu ülkenin gerçek sorunlarının
boş yere haftalarca yine bir kenara itilmiştir. Bu gündem olarak gerçek konular
gündemden uzak kalmış ve bu yaygara sadece ve sadece ülkeye zarar vermiştir. Ya
nasıl bir insanoğlu bir tabeladaki iki harfe böyle önem ithaf ederken, gerçek
insanları böylesine görmezden gelir. Kendi kendine bir kere sormaz mı, şu T.C.
için yaptıklarımı neden sigortasız günün 16 saati köle gibi çalışan işçiler
için, neredeyse çökmüş üniversite sistemi için, hala her kış aylarca hiçbir ulaşım
ve iletişimin olmadığı üç yüzden fazla köy için ve daha nice konu için yapmadım
diye. Nasıl bir vicdan, nasıl bir mantık gerek bu konu için sözde verilen “mücadele”yi
gerçek bir konu için vermemeyi makul bulur. Siyasi görüşün olmamasından da öte
bu sadece kalpsizliktir.